1 MAYIS  

Bu haftaki yazımı 1 Mayıs’a ayırmak istedim.1 Mayıs dünyanın birçok yerinde uluslararası birlik, dayanışma ve mücadele günü olarak kutlanmakta. Ülkemizde de bu amaca uygun olarak zaman zaman getirilen yasaklar ve kısıtlamalara rağmen kutlanmalara devam ediliyor.

 

Konuya açıklık getirmek amacıyla 1Mayıs’ın tarihine bakmakla başlamak istedim.

  1. yüzyılın sonlarında tüm dünyada başlayan sanayi devrimi işçi ordularının oluşmasına neden oldu. Fabrikalar harıl harıl işliyor, kadınlar, erkekler ve hatta çocuklar günde 14-15 saat aralıksız, çok az bir ücrete adeta köle gibi çalıştırılıyordu.

Bu duruma son verilmesi gerekmekteydi. İlk kıvılcım Avustralyalı işçilerden geldi.

1856’da, sekiz saatlik iş günü hakkını elde etmek için ilk kitlesel greve imza attılar. Grev sırasında toplantılar, gösteriler ve eğlenceler de düzenlendi.

Fabrika ve atölyelerin “köleleri” ilk defa seslerini duyuruyordu. İşçiler ellerindeki gücün farkına varıyor, patronlar bu uyanışı kırmak için yollar arıyordu.

Ülkedeki bu ilk grev o kadar başarılı oldu ki her yıl kutlanmasına karar verildi.

Avustralya’da oluşan dalga diğer ülkelere de kısa sürede ulaştı.

Amerika Birleşik Devletleri’nde 1 Mayıs 1886’da yaklaşık 350 bin işçi greve çıktı. Fakat hükümet ve işverenler bu grevi sert bir şekilde bastırdı.

Boston’da 40 bin işçinin üzerine patronlar tarafından kiralanmış sokak çeteleri salındı. Grevden sonra işten atmalar arttı, işçiler mahkemeye verildi ve 8’i idam cezasına çarptırıldı.

İdam edilen işçiler tüm dünya işçilerini şoke etti. II. Enternasyonal 1889’da Paris’te düzenlediği kongrede, Amerikan işçilerinin mücadelesini desteklemek amacıyla dünya çapında gösteriler düzenledi.

1890’dan başlamak üzere 1 Mayıs’ı da, “Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü” olarak kabul etti.

Dünyada bu gelişmeler meydana gelirken geçte olsa Türkiye’nin 1 Mayısa kayıtsız kalması düşünülemezdi.

Osmanlı’da 1 Mayıs ilk kez 1911’de Selanik’teki tütün, pamuk ve liman işçilerince kutlandı. İstanbul’daki ilk kutlama ise 1912’de yapıldı.

Cumhuriyet döneminde 1 Mayıs 1922’de Ankara’da İşçi Bayramı olarak kutlandı. Resmi olarak kutlanması ise ilk kez 1 Mayıs 1923’te oldu.

1976 ve 1977’deki 1 Mayıs kutlamalarına katılmak için gelenlerin sayısı İstanbul’un ünlü Taksim Meydanı’nda yarım milyona ulaştı.

Fakat 1977’de korkulan oldu ve bayram havası yerini kan kokusuna bıraktı. Dönemin DİSK Genel Başkanı’nın konuşmasının hemen ardından emekçilerin üzerine ateş açıldı.

Yaşanan panikte 37 kişi hayatını kaybederken 200’den fazlası yaralandı.

1980 askeri darbesinin yasaklarından 1 Mayıs da kurtulamadı. 7 yıl boyunca işçi kutlamalarına izin verilmedi.

1987’de sadece milletvekillerinden oluşan bir grup Taksim anıtına çelenk bırakabildi. 1989 ve 1990’daki kutlama girişimlerinde bir işçi hayatını kaybederken bir üniversite öğrencisi felç oldu.

1 Mayıs 2009’da “Emek ve Dayanışma Günü” adıyla resmi tatil ilan edildi.

2010, işçi bayramının yeniden binlerce kişi ile kutlandığı ilk yıldı. Taksim Meydanı’nı 200 bin kişi doldurdu, görkemli bir kutlama gerçekleştirildi.

Fakat 2013’te mügelerin yerini yine göz yaşartıcı bombalar ve şiddet aldı. Sendikaların 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı Taksim Meydanı’nda kutlama ısrarı göstericilerle güvenlik güçlerini karşı karşıya getirdi.

Bu yıl Taksimde kutlanacak olan 1 Mayıs için Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1 Mayıs’ın propoganda aracına dönüştürüldüğünü savundu ve “Müsaade edilenler dışında bir alanda miting düzenleme ısrarının iyi niyetli olmadığı açıktır” dedi.

İstanbul Barosu da İstanbul Valiliği’nin Taksim’de 1 Mayıs kutlamasını yasaklayarak “hem kanunu hem de Anayasa Mahkemesi kararını hiçe saydığını” açıkladı.

 

AYM, 2014 ve 2015’te Taksim’deki kitlesel 1 Mayıs kutlamalarına izin verilmemesiyle ilgili yapılan başvurularla ilgili olarak 2023’te verdiği kararında, olaylarda toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine karar vermişti.

Mahkemenin değerlendirmesinde kısaca şu ifadeler yer almıştı:

“Sembolik bir değeri olan Taksim meydanı, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü ile bağlantılı ele alındığında başvurucular, diğer sendikalar ve işçiler nezdinde öneme sahiptir.

“Bu nedenle işçi ve sendika kültürünü oluşturan yapı taşlarından biri olan Taksim meydanı, yalnızca 1 Mayıs günü orada bulunanların dayanışmasını değil aynı zamanda emekçilerin ortak hafızasının varlığını göstermektedir.”

AYM’nin kararında “kendisini o kültürün bir parçası olarak gören her kişinin 1 Mayıs günlerinde Taksim Meydanı’nın ifade ettiği anlamı doğrudan tecrübe etmek ve edindiği tecrübeyi kuşaklar boyunca aktarmak için orada bulunma hakkının olduğu” belirtilmişti.

Bu yıl 1 Mayıs kutlaması on binlerin katılımıyla Mersin‘de kutlandı. Mersin Millet Bahçesi önünde Mitinge Türk-İş’e bağlı sendikalar, DİSK Genel İş, KESK’e bağlı sendikalar ve meslek odaları ile siyasi partiler Mersin Milletvekilleri demokratik kitle örgütleri, belediye başkanları, meslek odaları yürüyerek cumhuriyet 1 Mayıs’ın kutlandığı alana geldiler.

Eğitim- Sen üyesi öğretmenler de yoğun katılımdan dolayı umutlu olduklarını vurgulayarak, “Eğitimciler olarak laik, bilimsel ve anadilde eğitim için mücadele devam edeceğiz “ dediler.

Mersin Emek ve Demokrasi Platformu adına Dönem Sözcüsü ve Yol- İş Mersin Şube Başkanı İrfan Gültekin, “Kıdem tazminatınıza dokundurmayız, herkesçe bilinsin” dedi.

Mersin Kadın Platformu adına konuşan Ceren İnan ise, “İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmeyen, emeğimizi sömürmeye çalışanlara, eril tahakküme karşı isyanımızla sınıf mücadelesiyle ruhuyla direnmeye devam” ifadelerini kullandı.

Miting konuşmaların ardan sanatçı İlkay Akkaya’nın şarkılarıyla son buldu.

Tüm olumsuz uygulama ve tüm olumsuz koşullara rağmen Türkiye’nin 1 Mayıs’ta 78 ilde toplam 210 etkinlik düzenlenmesi, demokrasi açısından bir kazanım olarak düşünülmesi gerektiğine inanıyorum.

Son olarak 1 Mayıs’ın ifadesi şiirimi sunuyorum. Keyifli okumalar diliyorum.

 

1 MAYIS 

 

 Şikago’dan bu yana 

Kenetlendiler

Dört bir yanda 

Kenetlendiler kol kola  

Asya’da

Avrupa’da

Kara Afrika’da

Yaşanır bir dünya uğruna 

Yürüyorlar 

Omuz omuza yan yana

Milyonlarla 

Yürüyorlar Taksim Alanı’na

 

***

 

Aldırma öyle

Şiş göbekli efendilere

Elbette boşuna değil

Bu birlik 

Bu beraberlik 

Böyle bir dayanışma 

Ve

 Sıkılmış yumruk gibi 

Kardeşçe

El ele

Yürek yüreğe

Emek saflarında saflaşma

 

***

 

Eğer en kutsalıysa

Alın teriyle emek

Şayet

Hünerli parmaklarla

Yaratılıyorsa

Bunca üretilen değer

Ve eğer dünyayı 

Hala ayakta tutuyorsa

Bu nasırlı eller

Elbette

Kendi kaderlerini

Kendi elleriyle çizecekler

 

***

 

Açıkça diyorum bir daha

Bu devran 

Böyle sürer sanma

Bir gün mutlaka 

Yıkacaklar saltanatlarını 

Yıkacaklar başlarına 

Ve unutma

Zalimin zulmü

Sonsuz değil asla

Bugün değilse yarına

Mutlaka

Mahkumdur yıkılmaya

 

Muzaffer KALABA