Yabani otlar gibiyiz!….

Yabani otlar gibiyiz

Başkalarının hayatında.

Güçlünün elinde sökülüp atılıyoruz,

Korkağın elinde ise büyüdükçe büyüyoruz.

Melek Kılıç- Adsız Pencereler…

İnsanoğlu doğar, yaşar ve ölür. Doğmasının bir amacı vardır, hayatı yaşamak. Biz hayatı ne kadar yaşıyoruz, ideallerimiz ne kadar ulaşabiliyoruz? Hep bir muamma. Yazarın dediği gibi, ‘Yabani otlar gibiyiz’… Hayatımız hep birilerinin elinde. Birileri gelir ve bizi yok eder, buna karşı direnecek gücü bile kendimizde bulamıyoruz. Nedir bizi bu kadar korkutan, can derdi mi? Yada başka bir şey mi? Bunun cevaplarını bile kendimizde bulamıyoruz.

Güzel yurdumda göç almış başını gidiyor. Herkes canı istediği yere göç edebiliyor, hatta Suriye’den, Irak’tan, İran’dan, Afganistan’dan, Pakistan’dan, daha ötesi Afrika’dan isteyen istediği gibi gelip ülkemize yerleşebiliyor. Biz sadece seyrediyoruz.

Tamam yerleşsinler, ya biz ne olacağız? Bu kadar işsizlik varken, zamlar ard arda gelirken, enflasyon almış başını giderken, eğitim yerlerde sürünürken, isteyen istediği gibi eline silah alıp önüne geleni vururken,  sırf kendinden ayrılmak isteyen eşini kafasına göre öldürürken, alım gücü iyice düşmüşken, orta sınıfın bile en alt sınıf pozisyonuna girmişken, kendi ülkemizde yabani otlar gibiyiz. İsteyen istediği gibi bizi söküp atabiliyor.

Evet, yalnızlaştırılıyoruz ve bu gidişle sonsuza kadar da yalnızlaşacağız.

…..

Stefan Zweig’in dediği gibi,  “Ne kadar soyut görünürlerse görünsünler, düşünceler de bir dayanak noktasına gereksinim duyarlar, yoksa kendi çevrelerinde anlamsızca dönmeye başlarlar; onlar da hiçliğe katlanamaz. İnsan sabahtan akşama kadar bir şey olmasını bekler ve hiçbir şey olmaz. Bekleyip durur insan. Hiçbir şey olmaz. İnsan bekler, bekler, bekler, şakakları zonklayana dek düşünür, düşünür, düşünür. Hiçbir şey olmaz. İnsan yalnız kalır. Yalnız. Yalnız.”

Oysa biz bir yabani ot gibi değil, bir orman gibi olursak, güçlü oluruz.