SÜLEYMAN’IN MÜSVEDDELERİ

 

HERKES KENDİ TİRADINI OYNAYACAK

Bu dinlediğiniz bendeniz Namık. (Birden döner) ya da sizin deyiminizle Oktay Bey, Bay sincap. (Alaycı bir şekilde güler) her şey bir masalla başlar diyor, geyik postuna oturan bir anlatıcı. Bizim masalımızsa bir saksı ile başlıyor. Saksının tepesinde yaşayan biri her şeyi net bir şekilde görür. Tıpkı bir kartalın gökyüzünde süzülüp tüm yeryüzünü görmesi gibi. Hani kuş bakışı derler ya…,

(Saçma bir gülüş,)

Yalnız kadınlar ve beyler sizler bana oyun oynadınız. Oyun bu şekilde oynanmaz. Gidin biraz tiyatro izleyin. ( sert ve bağırarak) şimdi herkes buraya dizilsin.  Oyun bu şekilde oynanmaz kadınlar ve beyler, ehemmiyetle bir kez daha tekrarlıyorum. Gidip tiyatro izleyin. Mesela matematik öğrenirsiniz. Matematik tiyatroda önemlidir. Tiyatro gerçek ve hayallerin sıfır noktasıdır, kadınlar ve beyler. Biri siyah biri beyaz koca bir sıfır noktasıdır. Nasıl ki gerçekler siyah kadar koyu ise; hayaller de o kadar beyaz, o kadar berraktır. Yani şu lanet kafanıza şunu sokun ki eksilerle artıların birleştiği o etkisiz elaman sıfır var ya; matematikte büyük yer kaplar. Çevresi siyah içi bembeyaz kocaman bir etkendir. Yani kadınlar ve beyler, sizin etkisiz oyununuz karşısında gülüyorum. Bir sıfır bile değilsiniz.

(Saçma bir gülüş)

Herkes işine baksın ama değil mi? Evet, kabul ediyorum. Elbette herkes tanrısını görmek ister. Ama kullar tanrıyı yaratır değil mi? Tıpkı sizlerin beni yaratması gibi. Tanrı doğdu mu da onun söyledikleri yerine getirilmesi gereken bir buyruktur. Beni yaratıp benden el etek çekemezsiniz. Değil mi ama? Kader! Ne büyük bir sözcük. Herkes kaderini kendi belirler (gülerek) ne kadar saçma bir laf. Tabi ki öyle değil. Kaderi ben yazarım ve siz kullarım buna uymak durumundasınız. İşin kısacası hikâyeyi ben yazacağım sizler de oynayacaksınız. Aslında bakarsanız, her yazar bir tanrıdır. Her oyuncu da yazarın koyduğu kurallar çerçevesinde oynamak zorunda olan bir kul. (Güler, birden bağırarak) Siz bir oyuncu bile değilsiniz.

Ahmet dışında hepiniz olması gerekenleri zorlamaktan başka bir şey yapmadınız. Sen Süleyman, (işaret ederek) seni, işleri yolunda koyman için gönderdik. Birilerine sahip çıkmak için değil. Kural kuraldır. Görevin Oktay’ı sonsuza kadar tıkmaktı. Küçük tehditlerle odasına yollamak değil. Muhsin efendi, bu kadar sızlanmak kaderin değildi ve sen sevgi hanım bu nahoş tavırlarınla sadece ve sadece yeni bir (bağırarak) travma kaynağısın o kadar. Çocuk, seni saymıyorum bile işleri karıştırmaktan başka yaptığın bir şey yok. Sen Oktay, sinirli öfkeli çocuk senin kimseyi öldürmeye hakkın yok. Yaptığın planların hayatta bir karşılığı yok.  Tabi bana attığın komik lafları saymıyorum bile.

(Güler)

Kadınlar ve beyler, herkes gün boyunca (bağırarak) kendi hikâyesini oynayacak, yazan yazacak, oynayan da oynayacak. Kimse karşı gelip diğer odaların kapısını çalmayacak. Herkes odasında kalacak kadınlar ve beyler o-da-sın-da.

Anlaşıldı mı? Herkes kendi tiradını oynayacak.