Sosyal medyada çocuk hakları ihlalleri!

Uzman Çocuk Gelişimcisi Yonca Yiğit ve ÇAÇAv Gençlik İstanbul Ağı Genel Koordinatörü Ayşegül Ağur, sosyal medyada çocuk hakları ihlalleri ile ilgili Gamze Gülser’le bir söyleyişi yaptılar.

Yiğit, “Daha güzel görüntü elde etmek için çocuklar yaşlarının çok üzerinde bir profile sahip olmaları için uğraşılıyor. Bu da onların oyun oynayarak geçirecekleri zamanın çalınmış olması anlamına geliyor” dedi.

Uzman Çocuk Gelişimcisi Yonca Yiğit ve ÇAÇAv Gençlik İstanbul Ağı Genel Koordinatörü Ayşegül Ağur, ailelere çocuklarının özellerini sosyal medyada paylaşmaması gerektiğini söylediler.

GAMZE GÜLSER: Ailelerin çocukları ile ilgili sosyal medyadaki paylaşımları sakıncalı mı?

Uzman Çocuk Gelişimci YİĞİT: Günlük sosyal medya kullanım saati Türkiye için ortalama 2 saat 59 dakika iken, (We Are Social Raporu) çocuk alanında çalışan bir profesyonel olarak, sosyal mecralardaki paylaşımlardaki gönderilerin pek çoğunun çocukların gelişimi açısından riskler barındırdığını söylemem gerekir.

Sosyal medya platformlarında içerik üreten, fikrini paylaşan, önerilerde bulunan ebeveynleri takip eden anne babaların, birbirlerinin paylaşımlarından etkilenerek, ebeveynliğe ilişkin algılarının değiştiğini görüyoruz. Bu durum yeni bir sanal bir davranış modeli geliştirilmesine neden oldu. Anne ve babalar gerçek hayattan uzaklaştılar. Öyle ki çok basit olaylardan bile kolayca fotoğraf paylaşım akımı oluşturabiliyorlar. Gün içerisinde popülerlik arzusu ile anlık değişen gündemlerle, fotoğraflar da birer birer like pazarına sunuluyor. Bu durum da ebeveynlerin milyonlarca kişiye kontrolsüz bir şekilde ulaşabilecek olan çocuk görsellerini sağlıklı düşünmeden hazırlayıp, hızla farklı platformlara sunmasına neden oldu.

GAMZE GÜLSER:  farkında olmadan çocuklarını tehlikeye mi atıyorlar?

Uzman Çocuk Gelişimci YİĞİT: Evet. Bunun açılımını şöyle yapabiliriz. Yoğun ekran kullanımının bir kişiyi tahammülsüz biri haline getirmesi de bir sarj ömrü kadar kısadır. Sosyal medyanın mükemmeliyetçi yapısı ile yaşamın doğal akışından uzaklaşan paylaşım bağımlısı ebeveynler, ebeveynlik kimliklerini sağlıklı bir şekilde edinemiyorlar. Hal böyle iken kusursuz çocuk/yetişkin/aile görseli paylaşma çılgınlığı ve kendilerinin bakmakla yükümlü oldukları çocuklarını sokağa yalnız bırakmak kadar tehlikeli olan sosyal medya platformlarında kontrolsüzce çocuklarının her hallerini paylaşmaları çocuk ihmal ve istismarının yeni görünen yüzü oldu!

 GAMZE GÜLSER: Sosyal medya nasıl bir nesil yetiştiriyor?     

Uzman Çocuk Gelişimci YİĞİT:Alt metinde ‘En iyi ebeveyn benim’ mesajına sahip olan paylaşımların ardı gerçekten sandığımız gibi mi? Ne yazık ki gelişim uzmanı olarak gözlemlerim sonucunda çocuk fotoğraflarının çekimi, kıyafetlerinin mekana uygunluğu, çocukların poz vereceği jest ve mimiklerine ayrılan süreleri göz önünde bulundurursak bu durumun çocukların gelişiminde etki li ve kaliteli bir gelişim desteği sunduğunu söylemek imkansız. Bu süreç içerisinde  sosyal gelişimlerinin sosyal kimlik/rol edinimi normalin dışına çıkıyor. Özellikle 0-6 yaş çocuklarının dünyanın mükemmel görünmek zorunda olunan bir yer olduğunu algılamalarına sebep oluyor. Sürekli süslenmek zorunda kalan çocuklar olumlu beden algısından uzaklaşarak sürekli beğenilmek zorunda oldukları hissine kapılıyorlar. Bedensel gelişimi ile bir türlü barışamayan bir nesil yetişiyor.

GAMZE GÜLSER: Çocuklar  nasıl problem yaşıyor?

Uzman Çocuk Gelişimci YİĞİT: Ebeveynlerin davranışları her zaman çocukların ilk rol modelidir. Yukarıda saydığımız algı ve alışkanlıkları öğrenmelerine sebep olan ebeveynlerin paylaşım nesnesi haline getirdikleri çocukları, gerçek sosyal yaşam becerileri edinemiyor. Dışarıdaki yaşamın çekim yapılıp, giyinilip süslenilen süreçten çok daha fazlası olduğunu anladıklarında çocukların duygusal gelişimi olumsuz yönde etkileniyor ve dolayısıyla kendileri gibi davranmayan akranları ile sağlıklı akran ilişkisi başlatıp sürdürmede problem yaşıyorlar.

GAMZE GÜLSER: Çocuklar istismara açık mı bırakılıyor?             

Uzman Çocuk Gelişimci YİĞİT: Konunun tehlikeli boyutları ne yazık ki sadece bu alanla da sınırlı değil. Daha güzel görüntü elde etmek için çocuklar yaşlarının çok üzerinde bir profile sahip olmaları için uğraşılıyor. Bu da onların oyun oynayarak geçirecekleri zamanın çalınmış olması anlamına geliyor. Üstelik çocukların cinsel kimlikleri üzerinden onlara ilgi duyan pedofililerin ilgi odağı haline geliyorlar.             Sürekli kameraya maruz bir şekilde büyüyen çocukların mahremiyet gelişiminden söz etmek mümkün de değildir. Ebeveynlerini günaşırı paylaşım  yapılmasını  normal bir olay olduğunu öğrenen çocuklar her türlü içeriğin paylaşabileceğini düşünmeye başlıyorlar. Bu durum da çocukları istismara açık hale getiriyorlar. Ebeveynlere çocuk görsellerini paylaşmalarının yanlış bir davranış olduğunu ilettiğimizde ise çok sert tepkilerle karşılaşıyoruz. ‘ Size ne, çocuk benim çocuğum!- Sokaklar da güvenli değil o zaman dışarı da çıkmayalım konusuna benziyor! Özgürlüğümüzü kısıtlayamazsınız! ’ gibi cümlelere maruz kalıyoruz. Çocukların ebeveynleri olmuş olmaları onların görsellerini kimlerin eline geçeceğini düşünmeden paylaşma hakkı vermiyor. Ebeveynler çocuklarının her türlü mecrada güvenliklerini sağlamak zorundadır. Çocukların sağlıklı gelişim hakları ve mahremiyetleri üç-beş like için heba edilmemelidir. ‘ dedi

GAMZE GÜLSER: Sayın Ağur, bir hukukçu olarak çocuklarımızın sosyal medyada paylaşılan verilerinden dolayı nasıl bir risk altında olunabileceğini düşünüyorsunuz?

AYŞEGÜL AĞUR: Çocuklar daha dünyaya gözlerini bile açmadan onların ultrason fotoğrafları dünya ile tanıştırılıyor pek çok zaman. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesi’nin hazırladığı bir rapor Batı’daki çocukların henüz iki yaşlarına girmeden çoğunlukla ebeveynlerinin eylemleri kaynaklı dijital ayakizleri bıraktığını gözler önüne seriyor. Dijital ayakizi internet kullanılırken oluşturulan veri izleridir. İnternete yüklenen hiçbir verinin sonsuza kadar kaybolmayacağı göz önünde bulundurulduğunda çocukların karşı karşıya kaldığı riskleri ve bunları önlemek için neler yapılması gerektiği en başta yetişkinlerin sorumluluğundadır.  Kişisel veri, kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgiyi ifade eder. (KVKK m. 3) Bu verilere en yaygın örnekler: kişilerin fotoğrafı, ismi, doğum günü, coğrafi konum bilgileri, eğitim bilgileri… Çocukların kişisel verilerinin internette paylaşılması onların hem dijital hem de fiziki güvenlikleri için risk faktörü doğuruyor. Örneğin bir kimsenin çocuğunun okul bilgisini paylaşması çocuğun güvenliği açısından bir problem oluşturabilir veya ticari amaçlar doğrultusunda internetteki bu veriler en başta büyük firmalar tarafından toplanıyor ve işlenip satılabiliyor. Bunun yanında fotoğrafı paylaşılan bir çocuk için o fotoğraf internetten hiçbir zaman tam olarak silenemeyeceği için 15 yaşına veya 25 yaşına geldiğinde neler hissettireceğini hiçbir zaman bilemeyiz.

GAMZE GÜLSER: Çocukların nasıl koruma altına alabiliriz?

AYŞEGÜL AĞUR: Çocuk Hakları Sözleşmesi madde 16 çocukların mahremiyetini yani hukuki tabir ile özel yaşantısını koruma altına alıyor buna yönelik yapılan her türlü müdahale ve saldırıya karşı devletlere koruma yükümlüğü getiriyor. Madde 8 ise çocuğun kimliğinin, isminin ve aile bağlarının koruma hakkına saygıyı emredip ve bu konudaki her türlü saldırıyı yasaklıyor. Yaşanmış bir örnek üzerinden gitmek gerekirse Italya’da 16 yaşındaki bir çocuk tarafından annesinin Facebook hesabında kendisinin 500’den fazla fotoğrafının rızası olmadan paylaşılması gerekçesi ile açılan davada hakim annenin fotoğrafları silmesine aksi halde 10.000 Euro para cezasına çarptırılacağına hükmetti. Ayrıca çocuğun, tüm lise arkadaşlarının onun kişisel detaylarından haberdar olduğu için mevcut sosyal ortamdan uzaklaşmak için ABD’deki bir okula nakledilmesini talep ettiği bilgisine de sahibiz. Sosyal medyada çocukların ebeveynleri tarafından “over-sharing”e maruz kalmasının yaygın sonuçlarından biri de siber zorbalık ve akran zorbalığıdır.

GAMZE GÜLSER: İnternette bu verilerin ortadan kaldırılması mümkün mü?

AYŞEGÜL AĞUR: Avrupa Birliği Genel Veri Koruma Tüzüğü unutulma hakkını desteklemek için arama motorlarının sonuçlarından belirli siteleri kaldırma mekanizmasını zorunlu kılmıştır. Bu kapsamda çocuklar veya ebeveynleri google arama sonuçlarından çocuklara ait görsellerin kaldırılmasını talep edebilirler. Ancak bu fotoğrafın yalnızca arama sonuçlarından kaldırılmasını ve dolayısıyla daha az görünür olmasını sağlar. Daha önce bahsettiğimiz gibi internete yüklenen bir verinin tamamen ortadan kaldırılması neredeyse imkansızdır. Hal böyleyken ebeveyn ve diğer bakım verenler başta olmak üzere her yetişkin çocukların bir birey olduğunun farkına varmalı, onların haklarına saygı göstermelidir. Çocukları ilgilendiren her konuda iki kez düşünerek hareket etmeli, çocukların fikirlerini her zaman almalıdır. Çocuklara onların hak sahibi birer özne olduğunu öğreterek çevrelerindeki riskler hakkında onları korkutmaktan kaçınarak bilinçlendirmeli ve güçlendirmelidir. ’ dedi

GAMZE GÜLSER: Verdiğiniz bilgiler ve güzel sohbetiniz için teşekkür ederim.