Doğduğum, büyüdüğüm yıllar konusunda kendimi çok şanslı hissediyorum. Mahalle kültürünün son halkasıydık belki de biz 80’liler olarak. Her mahallede muhakkak olması şart olan insan çeşitliliği, mahallenin kendine özgü mimarisi, taşları, bakkalı, manavı ve hatta yakınında yazlık sinemasıyla zengin bir kültürle büyüdük.
Artık çocuk büyütmenin, çocuk yapmanın delilikle eş değer olduğunu düşünenlerin aksine benim büyüdüğüm zamanlar, bir çocuk için en güzel olan zamanlardı. Sokaktan çocuk sesleri, neşesi eksik olmazdı. Kışlıklar tüm mahalleye sırayla yapılır, halılar özenle yıkanırdı. Kim evlenecekse tüm mahalleli cebindekini ortaya koyardı. Askere giden kimse, tüm mahallelinin evladı olurdu. Biz büyürken can olmak kan bağıyla değil can bağıyla olurdu. Seyyar dönme dolap için beklediğimiz o uzun kuyruğu, elmalı şekerleri özlemeden geçen tek bir günüm olmadı.
Günler geçti, aylar ve hatta yıllar geçti. Hükûmetler, siyasetçileri ve hatta birçok ekonomik krizi atlatıp internet çağına geldik. Dünyanın her yerine gitmiş ve görmüş kadar olabilme şansını yakaladık. Fransa’daki bir müzede Mona Lisa’yı görmekten tutun da Venedik’te kayıkla gezebilmeyi sanal olarak yapabildik. Yapamadığımız hiçbir şey kalmadı. İlk insansı robotla tanışıp insanlar hakkında ne düşündüğünü bile öğrendik. O kadar ilerledik ki artık Mars’ta yaşayabilmenin yollarını arar olduk.
İlerideyiz. Çok ilerideyiz. Bilim ileri, teknoloji ileri, giyim kuşam, yaşam, hepsi bizi ileri taşıdı. O kadar ilerideyiz ki kendimizi, insanlığımızı, birbirimizi göremez, görmez olduk… Ve şimdi 2024’ten bildiriyorum, sahi bilim ileri giderken teknoloji ileri giderken ve hatta artık nanoteknolojiyle kalp ameliyatı bile yapılabiliyorken neden hâlâ küçük kız çocuklarını koruyamıyor olduk? Neden sokakta yaşayan canlarımızı kirece bulayıp atar olduk tıpkı bir çöp gibi? Yıllarca çalışıp emeklisi için uğraşan onca insanın pazaryerlerinden en son atılan çürük meyve sebzelerle karın doyuracak aşamaya gelmesine tahammül eder olduk… Sokakta, yolda, evinde sadece ayrılmak istediği kocası, sevgilisi, babası, abisi tarafından namus diyerek katledilen onca kadını izleyip susacak kadar ne zaman ilerledik?
Bilimin yolumuzu aydınlatan ışığı, teknolojinin her alanda sağladığı ayrıcalıkları kazanırken (!) insanlığımızı, merhametimizi, vicdanımızı, sağduyumuzu hangi yılda bıraktık? Sahi biz çok ilerlemiştik değil mi?
Ebru Alagöz