Kumdan kaleler ve sonsuzluk…

Çocuklar, ellerinde bir avuç ıslak kumla dünyayı yeniden inşa ederler. Minicik parmaklarla kurdukları kalelerde, Arşimet’in suyun kaldırma kuvvetinden, Kafka’nın içsel sancılarına kadar her şey gizlidir. Bir çocuk, kum tanelerini saymaya çalışırken, matematiğin sonsuzluk kavramına ilk adımını atar. ‘’Kaç tane var?’’ diye sorar. Cevap yoktur; çünkü bazı sorular, cevapsız kalmak için vardır. Tıpkı Sokrates’in ‘’Bildiğim tek şey, hiçbir şey bilmediğimdir’’ demesi gibi… Ve sonra çocuk bir şiir mırıldanır kendi kendine. ‘’Denizin sesiyle kumların şarkısını karıştırdım… Hangisi bendim, hangisi dünya?’’ İşte orada, edebiyat doğar. Belki de en büyük filozoflar hep çocuklardı; çünkü onlar hala sormaktan korkmuyorlardı. Freud’un anlattığı bastırılmış arzular, o küçük ellerde zaten açıktı; çocuklar tutkularını utanmadan savuruyordu rüzgara.Nietzsche’nin aradığı özgür ruh ise, kuralları bilmeden yıkan çocukların kahkahasında gizliydi. Bir kum tanesinin üstünde evreni görmek… Ve o evrende kendini bulmak ya da kaybetmek… İşte bütün mesele bu.

Daha fazla bilgi ve kaynak için adresi biliyorsunuz!

MUTLU HAFTALAR!