Kitap okumak!

Yazıma neden kitap okumalıyız sorusu ile başlamak istiyorum. Kitap okurken, okunan kelime ve hikayeye olan konsantrasyon, beynin uyarılmasını sağlar. Özellikle okunan yazı zorlaştıkça beynin aktivitesi artar. Ayrıca okumak, kişinin olayları ve fikirleri daha iyi analiz etme ve eleştirel düşünme yeteneğini artırarak, sorunları daha kolay çözmesine yardımcı olur.

Kitap okumak yüzyıllardır yapılan bir eylem. Kitap okumanın önemli olmasının temelinde zihinsel, duygusal ve psikolojik gelişim yatar. Kitap okumak kişiye farklı dünyaların kapısını açar. İnsanın kişisel gelişimini etkileyen en önemli etkenlerden biri olarak karşımıza çıkar.

Yapılan araştırmalara göre kitap okuma alışkanlığı hangi yaşta olursa olsun kişinin kelime dağarcığının gelişmesini sağlıyor.

Mustafa Kemal Atatürk: “Kitapsız yaşamak kör sağır dilsiz yaşamaktır.”

Derscartes: “İyi kitaplar okumak, geçmiş yüzyılların en iyi insanlarıyla sohbet etmek gibidir.”

Victor Hugo: “Okumak gıdadır, okuyan insanlık bilen insanlıktır.”

  1. P. Sartre: Okumadan geçen bir gün, yitirilmiş bir gündür.

Voltaire: Kitabın yaprakları, bizi aydınlığa götüren kanatlar gibidir.

Montaigne: Ben kitaplarımı değil kitaplarım beni ortaya çıkarmıştır.

Konfüçyus: “Ne kadar meşgul olduğunu düşünürsen düşün okumak için zaman ayırmazsan cahilliğe teslim olursun.”

Geçmişe, ta çocukluğuma dönecek olursam, o zamanlarda kitap okuyanların ayrıcalığı oluyordu. Çocuk olmamıza rağmen, kitap okuduğumuz zaman aferinleri alırdık, çocuk olduğumuza bakmazlar, büyük adamlar yerine koyar, hatta bizden bilgi bile alırlardı.

Her çocuk gibi Teksas, Tommikis’le başlardı bizim okuma serüvenimiz.

Daha siyah beyaz tv’lerin koskoca mahallelerde br kaç evde olduğu dönemlerde, biz kışın soğuğunun yanında odun sobasının başında, elektrikler kesilse, ki o dönemlerde elektrikler sık sık kesilirdi, buna rağmen ya mum ışığı, ya da odun sobasının aydınlattığı o odada kitap okur, birbirimize hikayeler anlatırdık. Kitapların kokusunu içimize çekerdik ve bir başka kokardı kitaplar.

Hatta mum biter, biten mumun içine çocukça aklımızla ipler koyar yeniden yakardık, sırf birkaç sayfa daha okuyabilmek için. O dönemde az Kemalettin Tuğçu’lar, Yaşar Kemal’ler, Puşkin’ler, Nazım’lar, Dostoyevski’ler, Jack London’lar okumadık.

Okumak aşık gibiydi, hatta aşık olduğumuz kızlara hediye olarak kitaplar alırdık.

Tüm bunları bana yeniden düşündüren, gittiğim kitap fuarında, kitapların ne kadarda yalnızlaştığını, ilginin hiç olmadığı ortam oldu. Oysa o kitaplar için, kitap okumak için kimler ne fedakarlıklar yapmıştı zamanında.