Kırık güven!

Sessizce silinen mesajlar, cevapsız aramalar, aniden yok olan bir “biz” ihtimali… Ghostlanmak, sadece bir iletişimin değil, aynı zamanda hayal edilen bir geleceğin de yok oluşudur. Özellikle duygusal olarak bağ kurmaya hazır bireyler için bu deneyim, yıkıcı bir güvensizlik dalgası bırakır ardında. İnsan, açıklama beklerken sessizliği, neden sorusuna cevapsızlığı yaşadığında, kendine ve insanlara olan inancı sorgulamaya başlar.

Ancak en acı olan, bu kırık güvenle hayatın en temel ve özel yapısını kurmaya çalışmaktır: bir aile.

Birçok insan, kalbi hâlâ iyileşmemişken, sevginin ve sadakatin mümkün olduğuna tutunarak yola devam eder. “Ben olmayacağım, terk eden” diyerek adım atar, yeni bir yuva kurar. Fakat geçmişin izleri, bazen en sağlam temellere bile gölge düşürebilir. Çünkü ghostlanmak sadece bir kişinin kaybı değil, bir parçanın da eksilmesidir.

İlişkilerde açıklık yerine yokluğu seçenler, sadece birini yarıda bırakmakla kalmaz; sevgiye dair ortak hayalleri de ellerinden alırlar. Bu acıyı taşıyan bireyler ise çoğu zaman dışarıdan güçlü, içeriden yaralı bir halde, güveni yeniden örmeye çalışır. Her yeni yakınlıkta, “ya yine sessizlik olursa?” korkusuyla mücadele ederken bir yandan da sevilmeye layık olduklarını kendilerine ispat etmeye çalışırlar.

Toplumun duygusal yükünü taşıyan bu bireylerin sessiz çığlıklarına kulak vermek gerekir. Aile olmanın sadece birlikte yaşamak değil, birlikte iyileşmek, birlikte yeniden inşa etmek olduğunu unutmamak gerekir. Çünkü bazen bir ev kurmak değil, bir güveni yeniden kurmaktır esas olan. Ve bu güven, ancak görünmez değil, görülen, duyulan ve yanında kalan kalplerle mümkündür.

“Birini sessizlikle terk etmek, kelimelerle yapılan bir vedadan daha çok can yakar. Çünkü sessizlik, kalpte sonsuz bir soru işareti bırakır.”

Yonca YİĞİT

UZMAN ÇOCUK GELİŞİMİ VE AİLE DANIŞMANI