Kadın, yaşamın kendisi…

Kadın, yaşamın ilk nefesidir. Toprağı bereketle buluşturan bir tohum gibi, insanlığı var eden bir umuttur. O umut, kimi zaman bir anne, kimi zaman bir öğretmen, kimi zaman ise adını bile bilmediğimiz, sessizce hayatlarımıza dokunan bir hikayedir. Fakat o umut, tarihin her döneminde göz ardı edilmiş, susturulmuş, yok sayılmıştır. İstatistiklere hapsedilen isimler, manşetlere düşen acılar, duvarların arkasında yankılanan çığlıklar… Kadının varlığı, yaşamın kaynağıdır; ama bu kaynağı her gün kurutmaya çalışan bir karanlık, bir körlük var. Kadınların yalnızca bir günü değil, her günü eşit haklara, özgürlüğe ve saygıya layık olduğunu anlamak zorundayız. Çünkü bir kadının eksilmesi, bir toplumun eksilmesidir. Bir kadının susması, bir kuşağın sessiz kalmasıdır. Bir kadının adının unutulması, insanlığın adaletle olan bağını kaybetmesidir. Bu yüzden eşitliğin, sevginin, dayanışmanın kıymetini hatırlamalıyız. Kadınlar, hayatın yalnızca parçası değil; devamlılığının kendisidir. Ve bir toplum, kadınlarına verdiği değer kadar güçlüdür. Bugün, 5 Aralık. Kadınların her alanda eşit haklara kavuşması için verilen mücadelenin bir yansıması. Ama unutmayalım ki, bu mücadele yalnızca bugüne sığdırılacak bir kutlama değil. Her yeni gün, kadınların eşitlik, özgürlük ve yaşama hakkı için yeniden başlattıkları bir uyanıştır. Bu yazı, adını bilemediğimiz kadınlara; hayallerini gerçekleştirme fırsatı tanınmayan, susturulan, unutulan ama hepimizin yaşamına kök salan kadınlara ithaf olsun. Kadın, yalnızca bir birey değil; yaşamın ta kendisidir. Unutmayın, eşitlik insana olan borcumuzdur.