Geçtiğimiz Cuma günü Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından okunan hutbede, “dostluk gibi düşüncelerle başlayan arkadaşlıkların kişiyi zina batağına çektiği” ifadesine yer verildi. Bu cümle, kısa sürede sosyal medyada geniş yankı buldu ve birçok kesimden tepki aldı. Çünkü bu tür açıklamalar sadece bireyleri değil, toplumsal ilişkileri de doğrudan etkileyen bir dile işaret ediyor. O hâlde sormak gerekiyor: Dostluk gerçekten bu kadar tehlikeli mi? Yoksa burada sorgulanması gereken, dostluğu dahi zan altında bırakan yaklaşım biçimi mi?
Elbette toplum olarak dini değerlere önem veriyoruz. Ancak bu değerlerin aktarılma biçimi, kimin nasıl etkilendiği ve özellikle genç kuşakların nasıl yönlendirildiği oldukça kritik bir konu. “Dostluk zinaya götürür” gibi ifadeler, gençlerin sağlıklı iletişim kurmasının önünde engel teşkil edebilir ve kadın-erkek arkadaşlığını baştan olumsuz bir zemine oturtarak ilişkilerde güvensizlik ve kaygı yaratabilir.
Bu söylem tarzı, kadın ve erkeği karşılıklı olarak potansiyel birer “fitne” unsuru gibi göstermeye kapı aralayabiliyor. Böylece kadın-erkek ilişkileri yalnızca cinsellik merkezli bir bakış açısına indirgeniyor. Oysa aralarında sevgi, anlayış, saygı, üretim ve dayanışma gibi değerlerin de yeşerebileceği bir alan bulunduğunu unutmamak gerekmez mi?
Zaten baskı altında büyüyen gençlere, dostluğu bile şüpheli bir alan gibi sunmak, geleceğe korku ve suçluluk duygularıyla bakan bireyler yetiştirme riskini taşır. Oysa İslam’ın özünde ölçülülük, kalp temizliği ve iyi niyet vardır. İnsanlar arasında korku yerine güven inşa etmek gerekir. Her dostluğu potansiyel bir günah olarak görmek, dini değil, yorum farklarını yansıtan bir tutum olabilir.
Diyanet, toplumda güçlü bir etki alanına sahip. Bu gücün; sevgiyi, sorumluluğu ve sosyal uyumu teşvik edecek şekilde kullanılma potansiyeli çok yüksek. Ancak her sosyal ilişkiyi potansiyel bir tehlike olarak görmek, bireyleri birbirinden uzaklaştıran bir anlayışı besleyebilir.
Unutmamalıyız ki din, insanı hayattan koparmak için değil; hayatın içinde anlamlı, bilinçli ve temiz bir duruş kazandırmak için vardır. Belki de yeniden hatırlamamız gereken gerçek budur.
Büşra Değer