İnsan olmak!

Yüz kere yere düşmüş olayım;

Başkalarına çelme takan biri olmayacağım.

Ben kazanan değil, insan olmak istiyorum….!

Frida KAHLO

Son yıllarda öyle bir dünyada yaşıyoruz ki! İnsan olduğumuzu, insani değerler taşıdığımızı söyleyebilmek pekte mümkün değil.  O kadar tuhaf bir duygu ki, insanlar artık insan olabilmeyi arıyor hale geldi.

Her gün TV’lerde, sosyal medyada insan eli ile yapılan yıkımları izliyoruz ve her geçen gün daha da çok psikolojimizi yitiriyoruz.

İnsan olarak verdiğimiz mücadeleyi en iyi anlatan Cummings, gözlerimizin içine sokarcasına şu cümleleri aktarıyor;

Çünkü hayat bir paragraf değildir ve ölüm de sanırım parantez değil…”

“Seni diğerlerinden farksız yapmaya  bütün gücüyle gece gündüz çalışan bir dünyada, kendin olarak kalabilmek,  dünyanın en zor savaşını vermek  demektir…”

****

Bir iple intihar da edebilirsin salıncak da kurabilirsin. Hayatın ipleri senin elinde.  Maalesef biz iplerimizi salıncak kurmak yerine birbirimizin boynuna dolamaya devam ediyoruz. İçimizdeki öfke, nefret o kadar çoğalıyor ki, insanlığımızından uzaklaşıyoruz.

Her gün katliam, cinayet, göç edenler, vatansız kalanlar, ordan oraya sürüklenenler.. Yetmezmiş gibi bütün TV’lerde ve sosyal medyada savaş görüntüleri ve ölenler.  Bu görüntüler psikolojimizi bozduğu kadar bizi bile insanlığımızdan çıkarmaya devam ediyor.

Kim bu katliamlara dur diyecek, kim barışı getirecek, kim insanoğlunun yok oluşunu engelleyecek.

Evet gidişat 3.cü Dünya Savaşını gösteriyor.  Egemen güçlerin salyaları kanlı akmaya devam ediyor. Biraz daha güç, biraz daha silah satmak ve silah tüccarlarını güçlendirmek için yapılanlar, insanlıktan nasıl çıktığımızı gösteriyor. Daha bundan bir yıl öncesine kadar ilaç tüccarlarının dünyayı Corona virüsü ile nasıl cehenneme çevirdiğini gördük. Hala ders alamıyoruz.

Yazımın başlangıcını Frida Kahlo ile yapmıştım ve yazımı onun bir sözü ile sonlandırmak istiyorum;

Biliyoruz ki bütün acılar bir gün geçer.

Bütün fotoğraflar sararır.

Yara kabuk tutar kapanır.

Bir sabah yine taze ekmek ister canın kahvaltıda.

Bir fincan sade kahve.

Demli bir çay ister akşam üstü olunca.

Sokakta mevsimi fark edersin aynada kendini. Önceleri belli belirsiz sonra gamzene kadar gülersin.

Şarkılar mırıldanır, çekmecelerde renkli kalemlerini ararsın.

Kuşlar gelir konar dallarına.

Kırıldığın yerden çiçek açarsın.

Bütün acılar bir gün geçer.

Ya da alışırsın…!