“Hala ders alınmadı!”

Gamze GÜLSER

TMMOB Mersin İl Koordinasyon Kurulu (İKK) Sekreteri İsmail Oğuz, Kahramanmaraş ve Hatay depremlerinin ikinci yılında bir açıklama yaparak, geçen iki yılda yeterli ders alınmadığını ve depremin yıkıcı etkilerinin hâlâ devam ettiğini vurguladı.

Kahramanmaraş ve Hatay merkezli 6 Şubat 2023 depremlerin üzerinden iki yıl geçti. 11 ili etkileyen bu büyük felaketin ardından yaşanan ihmaller ve koordinasyon eksiklikleri, depremin yıkıcı etkilerini artırdı. Resmi verilere göre 53 bin 537 vatandaş hayatını kaybederken, on binlerce bina ya yıkıldı ya da kullanılamaz hale geldi. Ancak, aradan geçen zamana rağmen hala tüm veriler kamuoyuna açıklanmadı. Depremin ardından yaşanan koordinasyon eksikliği, müdahale yetersizlikleri ve yanlış politikalar, kayıpların artmasına neden oldu.

“İLK GÜN NEYSE, BUGÜN DE AYNI SORUNLARLA BOĞUŞUYORUZ”

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Mersin İl Koordinasyon Kurulu (İKK) Sekreteri İsmail Oğuz, yaptığı yazılı açıklamada, geçen iki yılın kayıp yıllar olduğuna dikkat çekerek, “İlk gün hangi sorunlarla boğuşuyorsak, bugün de hâlâ aynı sorunları çözmeye çalışıyoruz. Depremi önleyici tedbirler almayan siyasi iktidar, depremden sonra da uyguladığı kararlarla yıkımın boyutunu daha da artırmış, yurttaşlarımızı bir kez daha karanlıkta bırakmıştır” dedi. Oğuz, deprem bölgesinde yaşayan vatandaşların hâlâ temel insani ihtiyaçlara erişimde büyük sıkıntılar çektiğini belirterek, “Eğitim, sağlık, barınma, beslenme gibi en temel haklar hâlâ güvence altına alınabilmiş değil. Vatandaşlarımız, ağır kış koşullarında çadırlarda, konteynerlerde ya da hasarlı evlerinin önüne kurdukları barakalarda yaşam mücadelesi veriyor” ifadelerini kullandı.

AFAD VE KIZILAY SINIFTA KALDI

Deprem sonrası hızlı ve etkin bir müdahale beklenirken, Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığı (AFAD) ve Kızılay gibi kurumların organizasyon eksikliği büyük tepkilere neden olduğunu öne süren Oğuz, “Doğal afet durumlarında devletin hızlı ve aktif müdahalede bulunabilmesi için kurulmuş olan Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığı’nın (AFAD) hemen hiçbir ciddi hazırlığının olmadığı ortaya çıkmıştır.  Depremden etkilenen kentlerde ilk iki gün hiçbir alanda organize bir çalışma yürütülmemiş, kriz merkezi kurulmamış, arama-kurtarma çalışmalarına başlanmamıştır. Yerel yönetimlerin, madencilerin, kolluk kuvvetlerinin, arama- kurtarma konusunda uzman STK gönüllülerinin ve vatandaşlarımızın iyi niyetli çabalarına karşın, özellikle ilk 72 saatte etkin ve koordineli müdahale konusunda kamu otoritesinin eksikliği, arama-kurtarma ekiplerin sayıca yetersizliği, yanı sıra gerekli donanıma sahip yetişmiş eleman, iş makinesi, vinç ve jeneratör vb. ekipman ve teknolojik donanım eksikliği yetersizliği enkaz altında kalan insanlarımıza çok geç ulaşılmasına ve ölümlerin inanılmaz boyutlarda artmasına neden olmuştur. Doğal afetlerde dayanışma faaliyetlerinde bulunması gereken Kızılay ise, ilk günlerde afet illerine gitmemiş, sonrasında kamuoyuna da yansıdığı üzere yardım kuruluşlarına çadır, gıda malzemesi ve su satmıştır. Soğuk kış günlerinde depremzedelerin barınma, ısınma, giyecek, yiyecek başta olmak üzere en temel insani ihtiyaçları ancak deprem illerine ilk ulaşan gönüllü demokratik kitle örgütlerinin oluşturduğu dayanışma çalışmaları ile karşılanabilmiştir. Deprem bölgesindeki telekomünikasyon şebekesinde yaşanan büyük yıkım, haberleşmenin önemli ölçüde kesilmesine yol açarken, depremin üzerinden günler geçtikten sonra bile pek çok yerleşimde mobil iletişim ve internet bağlantısı kurulamamıştır. Depremin yol açtığı iletişim kesintileri, kişi ve kurumların birbirleriyle bağlantı kuramamasının ötesinde, arama-kurtarma çalışmalarını engellemiş, enkazlardan gelen yardım isteklerinin duyulamadığı için karşılanamamasına ve can kayıplarının artmasına yol açmıştır.”

“ŞEHİR PLANCILIĞI HİZMETLERİ EKSİKSİZ UYGULANMALI”

TMMOB, depremlerin ardından yaptığı incelemelerde, bilim ve tekniğe dayalı planlama yapılmış olsaydı kayıpların çok daha az olacağını iddia eden Oğuz, “TMMOB olarak bizler her fırsatta dile getirmeye çalıştık; depremin ardından mesele yalnızca şehirleri fiziki olarak kurmak değil, sosyal ve kültürel dokusunun korunarak, halkın yaşam kalitesini artıracak, dayanıklı ve güvenli alanlar oluşturulması incelenmelidir. Eğer TMMOB’nin raporları ve önerileri dikkate alınsaydı, mühendislik, mimarlık ve plancılık hizmetleri bir prosedür haline getirilmeseydi, kentleşme ve barınma politikaları kamucu bir anlayışla oluşturulsaydı, TMMOB ve bağlı Odaları yapı tasarım, üretim ve denetim süreçlerinden dışlanmasaydı yaşadığımız acıların boyutu bu düzeyde olmazdı. Depreme dayanıklı yerleşim alanları ve yapılar tasarlamanın, üretmenin,  deprem hasarı ve can kayıplarının azaltılmasının bilinen tek yolu mühendis, mimar ve şehir plancılığı hizmetlerinin eksiksiz bir şekilde uygulanmasıdır.

Ranta, sermayenin sınırsız kar hırsına teslim olmadan bilimin ve tekniğin yol göstericiliğinde barınma ve kentleşme politikalarını kamucu bir anlayışla hayata geçirmektir. İnsandan, yaşamdan, çevreden kültürel ve tarihsel mirastan yana tercih yapmaktır” ifadelerini kullandı.

“‘RİSK YÖNETİM’ SİSTEMİ OLUŞTURULMALIDIR”

TMMOB’nin raporlarında vurgulanan temel nokta, afet yönetimi politikalarının kökten değiştirilmesi gerektiği oldu. Oğuz, “Başta 11 ilimizi ve ülkemizin tümünü etkileyen bu büyük yıkımın, kurumlar arası eşgüdüm ve iletişim yoksunluğu sonucunda bir felakete dönüşen bu afetin ikinci yıldönümünde de ilk günden beri söylediklerimizi yineliyoruz: TMMOB ve bağlı Odaları, bilimi ve tekniği halkımızın yararına kullanma sorumluluğunu kararlılıkla sürdürecektir. Bizler, 70 yıllık tarihimizin her döneminde bu bilinç ve sorumlulukla hareket ettik. Bu yüzden 11 ilimizi etkileyen Kahramanmaraş depreminin hemen ardında da gerek meslek odalarımızla gerek il koordinasyon kurullarımızın ve meslektaşlarımızın çabalarıyla sorunların tespiti ve çözümü için hiç durmadan çalıştık. Birliğimiz, deprem anından itibaren depremden etkilenen tüm illerde acil durum dayanışma kampanyalarında ve sahada araştırma, inceleme, tespit ve değerlendirme çalışmaları yürütmüştür. İlk andan itibaren kurduğumuz Afet Koordinasyon Merkezi’nde dayanışma gönüllülerimiz ve mesleki yeterliliğe sahip üyelerimiz eşgüdümlü olarak çalışmalarını sürdürmüşlerdir. Birliğimiz depremin hemen ardından İKK’larımız ve üyelerimizden aldığımız bilgiler ile yayımlanan durum tespit raporları ve mevcut durum raporları ile bölgede yürütülen tüm çalışmaları, tespitleri ve eksiklikleri kamuoyu ile paylaşmıştır.  Bölgede yaptığımız çalışmalar ve ardında meslektaşlarımızın durum tespiti ve çözüm önerilerini sunduğu 8. Ay ve 1.yıl raporlarını hazırlayıp kamuoyuyla paylaştık. Bu yıl ise Kahramanmaraş depreminin 2. Yıl raporunu kamuoyuyla paylaşarak görüş ve tespitlerimizi ilettik. Buradan bu vesileyle bir kere daha söylemek zorundayız; Afetlerin bundan sonra felakete dönüşmesini istemiyorsak; bütünlüklü bir plan, program, bu programı uygulayacak bir devlet yapılanması ve güçlü bir siyasi irade şarttır.  Benzer felaketleri bir daha yaşamamak için derhal adım atılmalıdır. Yapı denetimi sistemi TMMOB ve bağlı Odalar, üniversiteler ve ilgili kesimlerin katılımıyla kamusal bir anlayışla yeniden düzenlenmelidir. Yapılaşmadan kaynaklanan risklerin bertaraf edilmesi için çağdaş bir “risk yönetim” sistemi oluşturulmalıdır. Güvenli yapılaşmanın sağlanması ve tüm bu süreçlerin sağlıklı işletilebilmesi için meslek odalarının sürece etkin katılımını sağlayacak yeni bir planlama, tasarım, üretim ve denetim süreci modeli benimsenmelidir. Depremlerde can kayıplarının önlenmesi için izlenmesi gereken tek yol, mühendislik ve mimarlık hizmetlerinin bilimsel-teknik doğruların ışığında kamucu bir yaklaşımla uygulanmasıdır. Ülkemiz, yurttaşlarımız bu büyük acıları hak etmiyor! Ülkemizin yıllar içinde enkaz altında kalmaması için, bilimin, tekniğin ve doğanın sesine kulak verilmelidir” şeklinde konuştu.