GAZETECİLER GÜÇ BİRLİĞİ YAPMALI (2)

Mersinli bir grup genç gazetecinin düzenlediği geniş kapsamlı toplantı davetini görünce, büyük bir heyecanla tatilimi yarıda kesip Mersin’e geldim. Öncelikle bu toplantıyı düzenleyen arkadaşları kutluyorum. Toplantıda yaptığım konuşmama da onları tebrik ederek başladım. Zira benim mesleğim tartışılıyordu. Ben gazeteciliği meslek edinmiş bir basın emekçisiydim ve önyargısız koşa koşa ve dediğim gibi heyecanla toplantıya katıldım. Her ne kadar “birileri” tarafından tiyatrocu diye lanse edilmiş olsak da… (Toplantıyı düzenleyen arkadaşları tenzih ederim.) Ali Adalıoğlu kardeşimin dediği gibi “sözün özü” o toplantıya gazeteciyim diyen meslektaşlarımızın yoğun katılımını beklerdim. TRT’den emekli Ünal Akdağ ağabeyimi katılımcıların içinde görünce biraz ferahladım. Evet, “sözün özü” en son söyleyeceğimi en başta söylemeliyim (zira Yazı İşleri korkusu içime işlemiş, hani maazallah o koca makasıyla… Ters piramit yöntemiyle yazmalıyım, evet!) Fatih Şahin’i ve arkadaşlarını sevmiyor olabilirsiniz, önümüzdeki ay yapılacak Mersin Gazeteciler Cemiyeti seçimlerinde başkanlığa aday olacağına tepkiniz de olabilir, ama el insaf, kardeşim o gün orada senin sorunların ele alınıp tartışılacak. Yine sözün özü,  kendine “gazeteciyim” diyen kardeşim, sözün varsa orada olacaktın ve olumlu –olumsuz konuşacaktın. Üstelik özgür bir platformdu ve genç gazeteci Mejdel, aslanlar gibi yüzümüze karşı “Burada bulunan kişilerin hiçbiri gerçek gazeteci değil” dedi. Elbette bana bakarak söyledi ve evet ben gazeteci değil tiyatrocuydum, haklıydı; malum birileri tarafından bir süre önce öyle ilan edilmiştim… Benim bildiğim Mejdel de elbette, hakaret amacıyla söylememişti, “ironi” yapmıştı… Gazetecilik Fakültesi mezunu ve işsiz bir gazeteci olarak elbette haklı olduğu taraf vardı, o gün o toplantıda bence de gazeteci olmayanlar vardı. Ancak en azından olmaya çalışıyorlardı ve (toplantıya katılmayan bir gruptan daha gazeteciydiler, en azından samimi idiler ve mesleğin en önemli duygularından biriyle “merak” duygusu ile hareket ediyorlardı) Cemiyet seçiminden sonra bunların bazılarına özel statü ile üyelik de verilebilirdi. Mesela farklı meslek erbabı olup da, Cem Yılmaz’ın dediği gibi bir şekilde aramıza karışmış olanları da… Ancak şimdilik bunlara gerek yok, hani Mejdel hatırlattı diye… Hani alınmasınlar ama aramızda çorbacılar da var, maalesef…

    Yahu bu kadar lafa ne gerek vardı sevgili, okurlarım mesleki sorunlarımızla kafanızı şişirdim ama kusura bakmayın sizinle bir bağımız var, onu da ustalarımızdan öğrendik, madem halkın gözü, dili ve kulağıyız… Ali Adalıoğlu’na sevgilerimle, “Sözün özü”; önce el ele verip birlik olup güçbirliği yapacağız, zira aynı gemideyiz ve birbirimizi kırıp dökmeden sevgi-hoşgörü iklimiyle Mersin basınını Türkiye’ye örnek kılacağız. Hedef budur.  Bana ayrılan yer buraya kadar, lafı fazla uzatmaya da gerek yok; maksat hasıl olmuştur. Sağlıkla kalın sevgili okurlarım, saygılarımla…