Uzman Klinik Psikolog Yücel Şavklı, çocuklara “anneciğim, babacığım” gibi hitaplarda bulunmanın; çocuğun kişilik gelişiminde, benlik algısında ve sınır kavramında ciddi sıkıntılara yol açtığını vurgulayarak, “Bu konuda şahsi görüşüm eskiye dönmek. Eskiden kullanılan ‘evladım, çocuğum, kızım, oğlum, yavrum’ şeklinde hitaplar sağlıklı olanlardır, çocuğun asıl karşılığı bu hitaplardır” dedi.
BİLGE ÇAKIR
Uzman Klinik Psikolog Yücel Şavklı, çocuklara aşkım, bir tanem, anneciğim, babacığım gibi hitaplar kullanmanın sakıncalarından bahsetti.
Özellikle çocuk sahibi olan anne-babaların çocuklarına büyük bir sevgi ve korumacı yaklaşımı olduğundan söz eden Şavklı, “Bu yaratılan sevgi ortamı zaman zaman negatif etkiler de oluşturabiliyor. İnsanların kişilik gelişimlerinde, özellikle 0-6 yaş aralığında yaşadıkları şeyler onların yönlerini, yapılarını, algılarını ve algılama yöntemlerini de etkiliyor. Son zamanlarda çocuklara hitap ederken kullandığımız evladım, çocuğum kelimelerinin yerini anneciğim, babacığım, aşkım, hayatım gibi kelimeler aldığını sıklıkla gözlemliyoruz. Bu hitap şeklinin eskisinin yerini alacak derecede sık kullanılması, artık bu konuya müdahale etmemiz gerektiğini ve bunun bizim için bir sorun olduğuna işaret ediyor. Bu tutum yanlıştır” dedi.
“BİZİM GİBİ DÜŞÜNEMEZ, ALGILAYAMAZLAR”
Çocuğa dışarıdan gelen mesajların bu kadar çelişkili ve tutarsız olmasının, çocuğun kişilik gelişiminde, benlik algısında ve sınır kavramında ciddi sıkıntılara yol açtığının altını çizen Şavklı, “Bunun nedenlerine ayrı ayrı bakarken ‘babacığım, anneciğim‘ sınıfı ve ‘sevgiliye/eşe söylenen aşkım, hayatım gibi hitaplar sınıfı olmak üzere iki gruba ayıralım. Öncelikle ‘anneciğim, babacığım’ kısmını konuşalım. Burada şöyle bir faktör var: Çocukları kendi gelişimsel süreçleri içerisinde değerlendirmeliyiz. Çünkü bizim gibi düşünemez, algılayamaz ve olaylara bizim gibi bakamazlar. Çocukların gelişim dönemleriyle ilgili pek çok kuram vardır. Konuyla ilişkili önemle üzerinde durmak istediğim Piaget’in Bilişsel Kuramı, çocuğun bilişsel gelişimini kısım kısım basamaklara ayıran bir kuramdır. Buradaki dönemlerden biri 2-7 yaş arasını kapsayan İşlem Öncesi Dönem’dir. Bu dönemdeki çocukların özelliği tek boyutlu düşünebilme. Yani olaylara başkaları açısından bakamıyor, sadece kendi gördükleri ve kendi bakabildikleri açıyla olaylara hakimdirler. Örneğin, 4 yaşındaki bir çocukla televizyon izliyoruz ve gelip önümüzde oturdu. Çocuk bu sırada bizi engellediğinin farkında değildir. Çünkü kendisi televizyonu görüyordur ve ‘Ben birinin görüşüne engel oldum’ diye düşünmez. Sadece kendi bakış açıları vardır. Aynı zamanda bu dönemin bir diğer özelliği, nesneleri çoklu sınıflandırma yapamamalarıdır. Buradan hareketle İşlem Öncesi Dönem’de çocuk, sözcüklerin nesneleri simgelediğini öğrenir, simge kavramını kafasında oluşturmaya başlar. Bu gelişimsel süreç içerisinde 2 yaş itibariyle çocuk konuşmaya başlarken, hangi sözcüğün hangi nesneyi simgelediğini de öğrenmektedir. Çocuk işte tam bu karmaşayı oturtma evresindeyken çocuğa ‘anneciğim’ diyoruz. Çocukta şöyle bir düşünce oluşuyor: ‘Ben ona anneciğim diyorum, o da bana anneciğim diyor. O zaman anneciğim ne demek?’ İşte bu karmaşa az önce de bahsettiğim gibi çocuğun gelişimsel alanlarına, kişilik gelişimine, benlik algısına, sınır kavramlarına ve diğer bir çok alana etki yaratıyor. Bu yüzden bunları kullanmamak önemli bir nokta” şeklinde konuştu.
MAHREMİYET KAVRAMININ OLUŞMASINI KETLEMEKTEYİZ
Aşkım, hayatım, sevgilim gibi sevgili hitaplarında da benzer durumların söz konusu olduğunu kaydeden Şavklı, “Yine bu yaşlarda, 3-6 yaş arasında çocuklardan cinsel kimlik oluşumu başlamaktadır. Çocuk bu dönemde kendi cinsel kimliğini, doğruyu yanlışı anlamlandırmaya başlar. Özellikle çağımızda çok önemli kavramlardan biri olan ‘mahremiyet kavramı’ ve ‘mahremiyet eğitiminin de verilmeye başlanıldığı yaşlardır. Bu hitapları kullanarak aslında mahremiyet kavramının oluşmasını ketlemekteyiz. Çünkü çocuk zaten bilişsel olarak bir şeyleri ayırt etmekte ve anlamlandırmakta güçlük çekiyor. Biz de bu araya ekstra bir farklılık ekliyoruz. Mesela, anne evcil hayvanları olan köpeğe de aşkım diyor, babaya da aşkım diyor, çocuğa da aşkım diyor. O zaman ‘aşkım’ ne demek? Bunun mahremiyetteki karşılığı ne? Ne zaman kullanılmalı? Bana bu kelimeyi kim kullanabilir, kim kullanamaz? Bu husus çocuğun gelişimini iki taraflı etkileyen bir nokta” ifadelerini kullandı.
“ŞAHSİ GÖRÜŞÜM ESKİYE DÖNMEK”
Ebeveynlerin çocuklarına nasıl hitap etmeleri gerektiği konusunda da konuşan Şavklı, “Bu konuda şahsi görüşüm eskiye dönmek. Eskiden kullanılan ‘evladım, çocuğum, kızım, oğlum, yavrum’ şeklinde hitaplar sağlıklı olanlardır, çocuğun asıl karşılığı bu hitaplardır. Bilinç düzeyinde ve bilinç dışında bizi etkileyen, bu yeni hitap şekillerini kullanmaya iten şeyler olabilir. Dizi ve filmler, toplumsal dinamikler de toplumun akışını ciddi ölçüde etkiliyor. Dizi, filmlerde kullanılan diller hemen gerçek hayatta kullanılmaya başlıyor. Bunun dışında popüler kültür, sosyal medya, dilin değişimi-yozlaşması da önemli faktörlerden. Bilinçdışı işleyen süreçler de etkili olabilir. Benliğin savunma düzenekleri vardır. Bunlardan biri olan yüceltme, toplumsal kabul gören şeylerin maksimum seviyesine ulaşmak, maksimum doyumu almak ile ilgilidir. Kişi çocuğa o şeyi, sevgiyi, o kadar yoğun aktarıyor ki, maksimum doyumu almaya çalışıyor. Bu noktalar da sebep olabiliyor. Ama iç görümüzü yaparsak bunları kullanmamak ve doğru yöntemlerle kullanmak sağlıklı olandır” diye konuştu.