6 Şubatta korkunç bir felaketle karşılaştık. 11 ilde sabahın kör saatlerinde kabus gibi çöken deprem, 11 ilde yaşayanların hayatını karartı. Kimi yatağında, kimi kaçarken, kimi merdivenlerde, kimileri de kapı önünde yakalandı depreme.
Korku içinde dualar edilerek sarsıntının bitmesini isteyenlere inat, deprem şiddetini artırdı. Biranda tarih kokan kentlerimiz, tarihleri ile birlikte yok olup gitti. Binlerce vatandaşımız enkazın altında kaldı.
Enkazında dışında kalanlarsa, yağmura, fırtınaya yakalandı. Hınca hınç yağan yağmurun yansıra soğuğun en dip halini yaşadılar.
Ağıtların, feryatların, gözyaşların olduğu o korkunç sabahta, enkaz altında sesini duyurmayanların haykırışları inletti her yanı.
Deprem kadar kötü olanı ise, enkaz altında yaralı olanların yardım çığlıklarına çaresiz kalmak. Yağmur altında sırılsıklam olanlar acısı ile baş başa kalırken, gün ağrıyana kadar var olma savaşı verdiler.
Gün ağrıdı ve depremi yaşayan vatandaşlar dört gözle gelecek yardımları beklediler. 1 saat geçti yardım yok, 3 saat geçti yardım yok, 1 gün geçti yarım yok, 3 gün geçti yardım yok. Dışarda insanlar perişan, enkaz altında gelen seslerde suskunluğa büründü ve insanlar anladı ki, yalnızlar ve kendi başlarının çaresine bakmalılar. Kimi kendi imkanları ile barınacak yer bulurken, kimileri de enkaz altında kalan çocukları, eşleri, anneleri, babaları için kendi elleri ile enkazın altından çıkarmaya çalıştılar.
Telefonlar yok, elektrik yok, su yok, yiyecek yok, ulaşım yok ve yoklar o kadar çoğaldı ki, umutlarda yok oldu.
Çaresizlik içerisinde enkazda beklediler sevenlerini. Bu deprem bir kez daha gösterdiği çaresizliğimizi, yalnızlığımızı, vefasızlığı, sahipsizliği.
Bunca şeye rağmen bitti mi? Maalesef hala devam ediyor.
Kiralar aldı başını gidiyor, ulaşım 3 katına çıktı, oteller 3 katına çıktı. Asıl acıtan da bu..Deprem bitmedi, hala devam ediyor.