Uzman Aile Danışmanı Yonca Yiğit, özellikle ayrılık sonrası dönemde birçok kadının hem psikolojik hem de fiziksel şiddete maruz kaldığını söyledi.
GAMZE GÜLSER
Yiğit, “Kadınlar defalarca emniyete başvuruyor, ‘beni öldürecek’ diyor ama çoğu zaman bu haykırışlar ‘aile içi mesele’ sayılıyor. Oysa ertelenen her adalet, kadınlar için geri dönülmez bir sona dönüşüyor” ifadelerini kullandı.
“BOŞANMAK YETMİYOR”
Aile danışmanlığı sürecinde çok sayıda kadının hikâyesine tanık olduğunu belirten Yiğit, ortak noktaların altını şöyle çizdi,“Kadınlar boşanma kararı aldıktan sonra sadece ekonomik ve sosyal değil, en yıkıcı olarak psikolojik şiddetle mücadele ediyor. ‘Benimsin ya da hiç kimsenin’ anlayışıyla hareket eden bazı erkekler; dijital tacizden takibe, tehditten şiddete ve ne yazık ki cinayete kadar uzanan bir süreci başlatıyor.”
“KADIN CİNAYETLERİ BİREYSEL DEĞİL, TOPLUMSAL BİR KRİZDİR”
Yiğit’e göre kadın cinayetleri bireysel değil, yapısal bir sorunun dışavurumudur. “Uzaklaştırma kararı vardı, şikâyet etmişti ama sonuç çıkmadı” gibi ifadelerin artık istisna değil, sistemin normu haline geldiğini vurgulayan Yiğit, sorumluluğun yalnızca faili değil, geciken ve görmezden gelen tüm yapıları kapsadığını dile getirdi.
Yiğit,“Kadınların hayatı, kurumlar arası iletişimsizliğe, kutsal aile yapısı adı altında ertelemelere kurban ediliyor” şeklinde konuştu.
“SADECE KORUMA YETMEZ, DÖNÜŞTÜRME ŞART”
Yiğit, danışmanlık sürecinin yalnızca kadınlara destek vermekle sınırlı kalamayacağını da vurguladı. “Kadınları koruyalım” yaklaşımının ötesine geçilmesi gerektiğini söyleyen Yiğit, şu ifadeleri kullandı,“Erkekleri dönüştürmeden bu sorun çözülemez. Öfke kontrol sorunları, toplumsal cinsiyet rolleri, toksik erkeklik gibi konular; sosyal hizmet politikaları ve terapötik müdahalelerle ele alınmalı. Aksi halde erkeklerin ‘öldürme hakkı’ gibi içselleştirilmiş tehlikeli inanışları varlığını sürdürür.”
“SİTEMİM SİSTEMEDİR”
Son olarak kadın cinayetlerinde toplumsal ve kurumsal sorumluluğa dikkat çeken Yiğit, çarpıcı bir şekilde şöyle seslendi,“Bugün bir kadın daha öldürüldüyse, bu yalnızca bireysel bir suç değildir. Sessiz kalan, görevini ihmal eden, gerekeni zamanında yapmayan herkes bu suça ortaktır. Her kadın cinayeti, bir ülkenin utancıdır. Kadınların hayatı birer istatistik değildir. Geciken adaletin, ertelenen müdahalenin ve toplumsal sessizliğin sonucudur. Sessiz kalmayın. Çünkü sessizlik, şiddetin en güçlü ortağıdır.”