Yaşadığımız coğrafya, maalesef insanlığın yüz karası olan darbelerle doludur. Nerdeyse her on yılda bir darbeler ülkesi ile anılır duruma geldi. Bu haftaki yazımı; darbe nedir? Nerelerde yapılır? Ne zamanda yapılır? Niçin yapılır? Kim yapıyor? Sorularına yanıt arayacağız.
Öncelikle darbe nedir ile başlayalım. Darbe: Siyasi iktidarın beklenmedik bir anda fiziki şiddet kullanılarak ya da şiddet kullanarak veya tehdit edilerek el değiştirmesi olarak tanımlanabilir.
Nerelerde yapılır; genellikle demokrasinin az geliştiği veya gelişmediği geri bıraktırılmış ülkelerde sıkça yapılır.
Hangi zamanlarda yapılır; önce ülkeler yönetilmez duruma getirilir, yönetilir duruma getirme gerekçesiyle yapılır.
Niçin yapılır; gelişen muhalefetin etkisiz hale getirmek, egemenlerin daha fazla sömürü elde etmek amacıyla için yapılır.
Kim yapar; genellikle askeri gücü elinde bulunduran generaller tarafından yapılır.
Ülkemizde de tarihler 12 Eylül’ü gösterdiğinde sabaha karşı uygulandı ve darbeciler ülke yönetimine el koydu.
Darbeciler Evren ve kuvvet komutanı Milli Güvenlik Konseyi, bütün yetkileri ele aldı.
Bu yıl insan hakları ve demokrasi tarihine kara leke olarak geçen 12 Eylül 1980 darbesinin üzerinden 44 yıl geçmesine rağmen geride bıraktığı acı ve katliamlar halen ilk günkü tazeliğini koruyor.
Ülkemizde 10 yılda bir yapılmaya başlayan darbeler; emir-komuta zinciri içinde gerçekleştirilen 27 Mayıs 1960 darbesi ve 12 Mart 1971 muhtırasının ardından silahlı kuvvetlerin yönetime üçüncü kez 12 Eylül 1980 darbesi açık olarak tarihteki yerini aldı.
Tüm darbelerin bilançosu ağırdır. Ama 12 Eylül bilançosu çok daha ağır oldu. Sıkıyönetim askeri mahkemelerindeki yargılamalar, 90 günlere varan gözaltı uygulamaları, gözaltı merkezlerindeki ve hapishanelerdeki sonu ölüm ve sakatlanmalarla biten işkencelere neden oldu.
50 kişi idam edildi, yasaklanan yayınlar, yakılan kitaplar, binlerce kamu görevlisinin 1402 sayılı sıkıyönetim kanununa dayalı olarak görevlerine son verilmiş olması, binlerce insanın ülkeyi terk etmek ve mülteci olarak yaşamak zorunda bırakıldı.
Türkiye demokrasisinde ‘kara leke’ olarak anılan 12 Eylül 1980 darbesi sonrası tespit edilebilen kayıtlara göre 650 bin kişi gözaltına alındı, 52 bin kişi de tutuklandı.
Sıkıyönetim döneminde, 14 kişi cezaevlerindeki açlık grevlerinde, 171 kişi sorguda ve uğradığı işkencelerde, 50 kişi de idam edilerek hayatını kaybetti.
Ülkeye karanlık günler yaşatan darbeciler, acısı yıllarca hafızalardan silinmeyecek idam kararlarının da mimarı oldu.
Darbeden sonra ilk idamlar, 9 Ekim 1980 tarihinde gerçekleşti. Sol görüşlü Necdet Adalı, ardından ülkücü Mustafa Pehlivanoğlu idam edildi.
Darbeci Kenan Evren’in 17 yaşında astırdığı Erdal Eren için söylediği “Asmayalım da besleyelim mi?” sözü ise hafızalardaki yerini koruyor.
Eren’in idam kararı, Yargıtay tarafından iki kez iptal edilmesine rağmen, Milli Güvenlik Konseyi tarafından onaylanan kararla ve yaşı büyütülerek 13 Aralık 1980’de Ankara Ulucanlar Cezaevi’nde infaz edildi.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından 14 bin kişinin çıkarıldığı bu dönemde, yaklaşık 100 bin kişi “örgüt üyesi olma” suçundan yargılandı, 30 bin kişi ise “sakıncalı” olduğu iddiasıyla işlerinden edildi.
Kültür ve sanat hayatının da hedef alındığı bu dönemde, yaklaşık bin film yine sakıncalı bulunduğu için yasaklandı, 4 bine yakın öğretmen ve yüzlerce üniversite görevlisinin işine son verildi. Onlarca gazeteci için de binlerce yıla varan hapis cezaları istendi.
Ben de 12 Eylül darbesinden nasibimi alanlardanım. Hukuksuz ve asılsız suçlamalarla gözaltına alındım. 45 gün süren gözaltı sürecinde çeşitli insanlık dışı uygulamalara maruz kaldım.
Çıkarıldığım mahkemede Adana 2 nolu mahkemede yargılanacağımı söyleyerek tutuklandım. Savcılıkça hazırlanan iddianamede 8-12 yıl arasında cezalanmamı talep edildi. Aylar sonra Adana 2 nolu askeri mahkemeye çıkarıldım. İlk mahkemede suçsuz olduğum anlaşılınca mahkeme heyeti beratıma karar verdi.
Gözaltında gördüğüm insanlık dışı işkence ve kötü muamele ve aylarca yattığım hapis yanıma kar kaldı.
Berat sonrası tekrar öğretmenlik görevime başlamak istedim, tüm müracaatlarım bakanlıkça ret edildi. Bakanlığın ret kararlarını ekleyerek bölge idari mahkemesine dava açtım. Nihayet 9 yıl sonra mahkeme kararıyla görevime başladım.
Aradan uzun zaman geçse de, darbenin baş aktörü Evren ve diğer darbecilerin ömür boyu yargılanmasını engelleyen “geçici 15’inci madde” de darbe anayasasına dahil edilmişti.
“Milli Güvenlik Konseyi üyelerinin yargılanamayacağı”na dair anayasanın geçici 15’inci maddesi, 12 Eylül 2010’daki referandumun ardından kaldırıldı.
Ardından Türkiye’nin dört bir tarafından, darbenin sorumluları ile bu kişilerin emir ve talimatlarını uygulayanlar hakkındaki suç duyuruları yapıldı.
O dönem hayatta olan Evren ile eski Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma başlatıldı.
Evren ve Şahinkaya hakkında hazırlanan iddianamenin Ankara 12’nci Ağır Ceza Mahkemesince 10 Ocak 2012’de kabul edilmesiyle Türkiye tarihinde ilk kez bir darbenin sorumluları yargı önüne çıkarıldı.
Mahkeme, 18 Haziran 2014’te Evren ve Şahinkaya’yı, 1979’da verdikleri muhtırayla “anayasa ve TBMM’yi ortadan kaldırmaya ve görevini yapmasını engellemeye teşebbüs”, 1980’de de cebren “anayasayı tağyir, tebdil veya ilgaya ve bu kanun ile teşekkül eden TBMM’yi ıskat ve cebren men” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırdı.
Evren ve Şahinkaya hakkında, Askeri Ceza Kanunu’nun “askeri rütbelerin sökülmesi”ne ilişkin 30’uncu maddesinin de uygulanmasına karar verildi.
Hükmün ardından sanık avukatları, kararı temyiz etti. Dosya Yargıtay’dayken Evren, 10 Mayıs 2015’te 98 yaşında, Şahinkaya ise 9 Temmuz 2015’te 90 yaşında öldü.
Darbe yapmak insanlık sucudur, bir daha yaşanmasın diliyorum.
Son olarak da 12 Eylül ile ilgili yazdığım şiirimi sizlere sunuyorum…
UNUTMA OĞUL
Sen sen ol
Dedikle unutma oğul
Mevsimlerden
Bir sonbahar mevsimi
Aylardan eylül on ikisiydi
Gece zifiri
Gece sessiz
Yaprak dökümü habercisiydi
Şafak vakti
Rap-rap postal sesleri
Radyo
Televizyonlardan
Okundu ferman bildirileri
***
Sen sen ol
Her şeye kanma oğul
Bakma öyle
Bayrak
Ezan
Vatan yalanlarına
Kutsal değerleri
Kalkan ettiler oyunlarına
Başlarında
Bol apoletli bir paşa
Yanında generalleri
Birlikte
Katlettiler demokrasiyi
***
Her taraf zindana çevrildi
Zulüm dört yanda kol gezerdi
Darağacı
İşkence birbirini izledi
Biri sağdan
Diğeri soldan
Halkalı urganlarla
Sehpalara çekildi
Sözüm sana ey oğul
Zulme boyun eğme
Olma kimseye köle kul
Sen sen ol
Oku ara hak yolunu bul
***
Öyleyse gözlerin dolmasın
Boğazın tıkanmasın
Akmasın gözyaşların oğul
Sen sen ol
Böyle gelmiş
Böyle gidecek deme
Umut gelecekte
Umut çocukların gülüşünde
Elbette gün gelecek
Devran dönecek
İster gülsün
İster köpürsün efendiler
Hesap verecekler birer birer
Muzaffer KALABA